Bu savaş böyle devam edecek. Ezelde başlayan saldırı ebedi sürecek. Küfrün dili; kini, nefreti, yozlaşmayı dünyada hâkim kılmanın sesi olacak. Şeytanın nefse hoş gelen ikramlarını yudum yudum içen beşer, zehirli iksiri vücuduna şırınga etmiş olmakla onun vazgeçilmez cazibesi neticesinde o ikram sahibinin yeryüzündeki temsilcisi olarak var olmaya devam edecek. Nazari anlamda melek olanların şeytani tatbikatları kafa karıştıracak. Velhâsıl her dönemde olduğu gibi bu dönemde de Ebû Cehil’ler, Ebû Süfyan’lar, Nemrut’lar, Firavun’lar olacak.
İslâm, biz insanlığa yüce yaradan tarafından ikram edilen en güzel hediyedir. İslâm, saftır, temizdir. Ona sarılan onunla temiz olur. İslâm güvendir, itimattır. Onu kendine rehber edinen, kendinden emin olan ve olunandır. İslâm, adâlettir. Onun hükmü vicdandır. Velhâsıl İslâm, tüm insanlığın kurtuluşu konusunda tek reçetedir.
EN BÜYÜK ÇATIŞMA ZİHİNLERDE
Müslümanların ortak değerleri, kutsalları, tarihleri ve istikbâle yönelik hedefleri konusunda şeytanın temsilcisi olmanın verdiği büyük azgınlıkla kendilerini ”ulu” ilân eden birileri, biz Müslümanlara karşı bu savaşı vermektedir. Bu savaş, kimi zaman fiziki müdahale ile kimi zaman da fikrî çatışma ile olmaktadır. Günümüzde her iki yöntem de aktif olarak uygulanmaktadır. Tüm dünyada Müslümanlar çatışma halindedir. Alanda verilen çatışmaların çok daha büyüğü ise zihinlerde verilmektedir.
Yukarıda kabaca arz ve izah edilen oluşlar, biz Müslümanların çok az okumasından, çok az çalışmasından, emek karşılığı olmayan maddi hedefi tercih etmesinden, maddenin manaya galebe çalmasından kaynaklanmaktadır.
İşte böyle olunca birileri çıkıp İslâm’ın başına ”terör” kelimesini üleştirdiğinde, esasında bu sıfatlamayı İslâm kelimesinin başına yerleştirenlerin oluşturdukları El Kaide, Deaş gibi barış dini olan İslam’ı bir savaş dini olarak göstermeyi amaç edinen ve dünya Müslümanlarının birliğine, dirliğine kasteden terör örgütlerini örnek gösterip o çirkin kelimenin yüce dinimiz ile yan yana duruşunu kanıksayan Müslüman yığınlarla doluyor ortalık.
İSLAM’A KARŞI YAPILAN ALGI OPERASYONLARI
İşte böyle olunca Hristiyanlıktaki reform yozlaşmasını İslâm’a uyarlamak saikiyle birileri, İslâm’ın başına ”Ilımlı” kelimesini üleştirdiğinde, ”terör” kelimesinin adeta alternatifi olarak o sıfatlamayı sözde ”İslam’ı koruma” amacıyla, ”ılıman bir rüzgar” ile bizlere pazarladıklarında, ürünün etiketindeki renge, pazarlanışındaki dile aldanıp baş müşteri konumunda buluyoruz kendimizi.
KARA CUMA
İşte böyle olunca yukarıda arz ve izaha çalıştığım üzere tüm kirli yakıştırmaların yüce dinimiz İslâm üzerine yaftalanmaya çalışılması durumu, kral çıplak derecede ortada olmasına rağmen, küffarın İslam’a ve İslâm’ın kutsallarına açtığı fütursuz savaşın neticesi olarak bu çirkin saldırılar devam ediyor olmasına rağmen biz Müslümanlara savaş açmış bulunan Terör Örgütlerinin hamisi konumundaki baş terörist devlet ABD’den sözde ”indirim günleri” adıyla dünyaya servis edilen ve Türkçe anlamıyla ”Kara Cuma” anlamına gelen “Black Friday” saldırısına biz müslümanlar da eşlik ediyor oluruz. Ticari satış ile bir günün özgülenmesinin neticesinde o belirlenen güne olumsuz bir sıfatlama verilmesinin “pazarlama tekniğiyle” bir ilgisinin olmadığını göremeyecek körlükte, nikotin içirilerek kendi anne ve babasını öldürenler gibi kendi dinine saldıranla birlikte oluruz. Müslümanların kutsal günü olan mübârek ”cuma günü” için bu çirkin yakıştırmayı yapanların kendi kutsal günleri olan “cumartesi” ve “pazar” günleri için tarihin hiç bir döneminde böylesine isnatta bulunmamış olmalarına rağmen cuma gününe yönelik saldırının ne ilk ne de son olduğunu göremeyiz.
Sonuç olarak şunu herkes bilsin ki İslâm; Yüce Yaradan’ın, yarattığı kullarının huzur içinde yaşaması için insanlığa armağan ettiği, kural ve kaideleri belirli olan, süt gibi temiz değerler bütünüdür. Kim ki “ılıman”, “ılımsız”, “ılımlı”, “terör”, “kara” gibi kelimeleri İslâm ile yan yana kullanıyorsa; kendileri kapkaradır. Kim ki ” inandığı gibi yaşamayanlar yaşadıkları gibi inanırlar “ sözüne uygun bir şekilde kendisini İslâm’a uydurmak yerine, İslâm’ı kendisine uydurmaya çalışıyorsa; nâfile bir uğraş içinde olarak kayıptadır. İslâm, öldürmeyi değil; yaşatmayı esas alan ve ilelebet tahrif edilmeme teminatı bulunan bir dindir. O teminat ise Kuran-ı Kerim’ dir.
Yücel Şahingöz