SON DAKİKA

ABD İLE GÜVENSİZ BÖLGE!..

GÜVENLİK, DÜNYA, SİYASET, YORUM & ANALİZ

MÜŞTEREK HAREKAT MERKEZİ!..

GÜVENLİK, YAZARLAR, YORUM & ANALİZ

BÖYLE MÜTTEFİKLİK OLMAZ!..

Bu haber 04 Kasım 2019 - 11:45 'de eklendi ve kez görüntülendi.

Türk kamuoyunun beklentisi; ‘’İçinde bulunduğumuz şartlar altında, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Trump’ın daveti sonrasında yaşananları ve kendisine ümit bağlamış olan milyarlarca mazlumun sorumluluğunu da düşünerek, 13 Kasım’da ABD’ye yapılacak olan ziyareti, ‘şartlar düzelene kadar’ erteleyeceği’’ yönündedir.

ABD Başkanı Donald Trump’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ABD’ye davet etmesi, akabinde Trump’ın Sayın Erdoğan’a gönderdiği belirtilen ‘seviyesiz’ mektup ve sonrasındaki yaşananları kronolojik olarak sıralayacak olursak;

6 Ekim 2019 – Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başkan Trump bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi. İkili meseleler yanında güvenli bölge hakkında yapılan görüşmede Trump’ın daveti üzerine iki lider 13 Kasım’da Washington’da görüşme kararı aldı.

9 Ekim 2019 – Trump imzalı, seviyesiz bir dile sahip olan mektup Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a iletiliyor. (Mektup konusunda henüz kamuoyunun bilgisi bulunmamaktadır.)

9 Ekim 2019 – Konusu; ‘sözde YPG lideri ile Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı masaya oturtmak, Barış Pınarı Harekatı’nı engellemek’ olan mektup; Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından yok sayılıyor ve Başkan Erdoğan’ın emriyle Barış Pınarı Harekatı başlıyor..

16 Ekim 2019 – Trump’ın mektubu, Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından kamuoyuna açıklanmayınca, ABD tarafından basına sızdırılıyor!..

17 Ekim 2019 – ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo ve ekibinin yanı sıra Başkan Yardımcısı Mike Pence, Suriye’nin kuzeydoğusuna yapılan harekat ile ilgili görüşme yapmak için Ankara’ya geliyor ve iki heyet anlaşmaya varıyorlar.

17 Ekim 2019 – Türk heyeti ile ABD heyetinin Ankara’da Barış Pınarı Harekatı ile ilgili anlaşmaya vardığı gün, ABD’de Temsilciler Meclisi bir karar alıyor. Temsilciler Meclisi Dışişleri Komisyonu Başkanı Eliot Engel ve Cumhuriyetçi üye Mike McCaul tarafından, ‘Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ailesinin mal varlığının, gelir kaynaklarının, iş ilişkilerinin araştırılması, Dışişleri Bakanı Hulusi Akar dahil, Barış Pınarı Harekatı’nda rolü olan Türk yetkililere vize yasağı konulması, mal varlıklarının dondurulması’ gibi tedbirlerin öngörüldüğü yasa tasarısı Temsilciler Meclisi tarafından kabul ediliyor!..

Bu kronolojik sıralamayı yaptıktan sonra, ‘’Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD’ye gitmeli mi? Trump ile görüşmeli mi? Trump’ın mektubuna nasıl bir cevap vermeli?’’ sorularını değerlendirelim..

Konunun öznesi burada sadece Trump değildir. Aynı zamanda ABD içerisinde bulunan ve ABD dış politikasını belirleyen güçlerdir..

Trump, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ABD’ye davet etmiştir.. 9 Ekim’de Trump’ın göndermiş olduğu mektup ve mektubun yanında; Trump’ın 17 Ekim’de Ankara’ya görüşme için gönderdiği ABD heyeti ile Türk heyeti çalışmalarını yürütüp, bir karar üzerinde anlaşırken; ABD Temsilciler Meclisi’nin, hem de içerisinde Cumhuriyetçi bir üye de bulunan bir heyet tarafından Cumhurbaşkanı Erdoğan, ailesi, Dışişleri Bakanı Hulusi Akar ve bazı Türk yetkililer hakkında bir takım yaptırımları içeren yasa tasarısını kabul etmesi, sözde Ermeni soykırımı tasarısının Temsilciler Meclisinde kabulü gibi hadiseler; ABD adına Cumhurbaşkanı Erdoğan’a davette bulunan Trump’ın davetine farklı anlamlar katmış ve Başkan Erdoğan’ın da ifade ettiği gibi ‘şüpheli’ bir durum oluşmuştur!.. Öncelikle, bu anlamların ve şüpheli durumun ‘ne’ olduğunu irdelemek gerekir..

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne ve Türk Milleti’ne Trump’a atfedilen ve Trump’ın bizzat kendisi tarafından da doğrulanan mektup ile ‘hakaret’ edilmiştir.. Davete icabet edilip edilmemesi hususundan önce; mektup meselesinin çözülmesi önemlidir.. Mektup sorununun yanısıra; Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ‘başı’ olan Tayyip Erdoğan, Erdoğan’ın ailesi ve diğer Türk yetkililer için ABD Temsilciler Meclisi’ne sunulan ve çeşitli yaptırımları öngören yasa tasarısı geri çekilmelidir..

ABD, kendisi tarafından silah ve lojistik destek verilen, tüm unsurlarıyla ülkemize karşı terör faaliyetlerinde bulunan, birçok şehit vermemize neden olan YPG terör örgütü ile NATO müttefiki olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti arasında bir seçim yapmak zorundadır..

YPG’yi terör örgütü olarak tanımayan, bir NATO müttefiki olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni terör örgütü ile masaya oturtmayı düşünen, NATO’nun ruhuna aykırı davranıp kurallarını uygulamayan, NATO üyesi Türkiye’nin terör örgütü olarak kabul ettiği bir örgütü Türkiye’ye tercih eden, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Başkanı ve ailesi hakkında yaptırım kararı uygulayan ABD’nin davetinin; hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak şekilde ‘iyi niyetli olmadığı’ çok açıktır!.. Tüm bunlar biliniyor ve yaşanıyor iken; Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD’ye ‘bu ahval ve şerait altındagitmesinin anlamı yoktur!.. Türkiye aleyhine ‘müttefiklik ile asla bağdaşmayan’ kararlar alan ABD’nin, Başkan Erdoğan’ı davetinin anlamı ve maksadı nedir!..

ABD, bir müttefik olarak Türkiye’yi davet etmek istiyorsa; Trump tarafından önce bu hususların çözülmesi gerekmektedir.. Yoksa bu davet, nezaket daveti olmaktan çıkar, başka(!) bir kisveye bürünür!..

Türk kamuoyunun beklentisi; ‘’İçinde bulunduğumuz şartlar altında, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Trump’ın daveti sonrasında yaşananları ve kendisine ümit bağlamış olan milyarlarca mazlumun sorumluluğunu da düşünerek, 13 Kasım’da ABD’ye yapılacak olan ziyareti, ‘şartlar düzelene kadar’ erteleyeceği’’ yönündedir.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Türk Milleti ve Türk Milleti’ni temsil eden Cumhurbaşkanı; sahip olduğu bin yıllık devlet tecrübesi ile ‘nereye, ne zaman’ gidileceğini, ‘hangi davete icabet edilip, edilmeyeceğini’ iyi bilir..

Yakın tarihimizden, Mustafa Kemal Atatürk’ten örnek verecek olursak; Atatürk, şu an ülkemizin içinde bulunduğu duruma benzer zamanlarda, asla yurtdışı ziyaretlerine gitmemiştir..

Analist Murathan İskender

HABER HAKKINDA GÖRÜŞ BELİRT

Yorum Yok

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.